22 Mayıs 2016 Pazar

Din Ahlakı İnsanların Dengeli Bir Ruh Haline Sahip Olmalarını Sağlar

Din ahlakını yaşayan insanlar tam anlamıyla Allah'a teslim oldukları, herşeyin Allah'ın kontrolünde gerçekleştiğini bildikleri için son derece dengeli ve itidalli bir ruh haline sahiptirler. İyi ya da kötü hiçbir olay karşısında kontrolü elden bırakmaz, ani reaksiyonlar göstermez, tamamen akılcı olarak hareket ederler. Bu nedenle son derece güvenilir insanlardır. En kötü şartlarda bile hem kendilerinin hem de çevrelerinin en az zarar görecekleri şekilde, en akılcı tedbirleri alırlar. Çünkü müminler Allah'ın kitabı olan Kuran'la eğitilmiş insanlardır ve tüm davranış, hareket ve tepkileri de Kuran'dan öğrendikleri üstün ahlak ve karakter yapısı çerçevesinde gerçekleşir. Allah'ın hükümlerine son derece titiz bir biçimde uyduklarından ve Allah'tan korkup sakındıklarından akıl ve şuur olarak çok gelişmişlerdir. Olaylar karşısında en doğru ve en güzel davranış tarzını gösterebilmelerini sağlayan bir kavrayış, feraset ve muhakeme yeteneğine sahiptirler.
Aile
Hayır, kim (güzel davranışı ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse, artık onun Rabbi Katı’nda ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 112)
Elbette ki bu özelliklere sahip olan mümin hiçbir olay karşısında paniğe, ümitsizliğe, endişe ya da üzüntüye kapılmaz, her zaman dengeli, tevekküllü, sağlıklı bir ruh hali taşır. Zorluklar karşısında yılmaz, kararsızlığa kapılmaz ve sabırlı davranır. İnsanlara, hoşgörülü ve merhametli davranır. Sözün en güzelini söyler, tavrın en güzelini gösterir. Güçlü, güvenilir, olgun bir kişilik sergiler. Herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu unutmaz ve aşağıdaki ayetleri karşılaştığı hiçbir olayda aklından çıkarmaz:
Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.(Hadid Suresi, 22-23)
Kuran ahlakını yaşamayan insanlar ise Allah'ı tanıyıp, tüm olayların Allah'ın kontrolünde olduğunu düşünmedikleri için hayatları hep korkular, endişeler, huzursuzluklar içinde geçer. Bundan dolayı da dengesiz ve bozuk bir kişilik yansıtırlar. Dışarıdan bakan birisi için bu kişilerin ruh hali oldukça tedirginlik vericidir. Bu tip kişiler ruhlarında sürekli dalgalanmalar yaşarlar. Gayet mutlu gibi gözükürken bir anda hüzünlenip ağlamaya başlayabilirler. Neye üzülecekleri ya da neden dolayı ağlayacakları da belli olmaz. Kimi zaman eski bir anıları akıllarına gelir, duygulanırlar. Çok kolay bunalıma girer ve bunu rahatlıkla, normal bir tavırmış gibi "bunalımdayım" diyerek dile getirirler. İntihar etmeyi bile düşünür hatta deneyebilirler. Böyle insanların hareketlerinde hiçbir sınır ya da ölçü yoktur. Neyin doğru neyin yanlış, neyin iyi neyin kötü, neyin güzel neyin çirkin olduğu konusunda kesin bir fikirleri yoktur; neyin yerinde neyin yersiz, neyin gerekli neyin gereksiz, neyin anlamlı neyin anlamsız, neyin akılcı neyin delilik olduğuna sağlıklı olarak karar veremezler. Çünkü tüm bu kavramlar hakkında en doğru ölçüleri bildiren hak dinden habersizdirler.
Üzülen insanlar
Korku, endişe, huzursuzluk gibi sıkıntılar, dini yaşamayan insanların günlük yaşamlarının büyük bir bölümünü oluşturur. Bu sıkıntıların sonucu ise dengesiz bir kişiliktir.
Dinden habersiz oldukları için Allah'a güvenip dayanmazlar. Allah'ın herşeyi bir kader üzere yarattığından, herşeyin Allah'ın dilemesi ile gerçekleştiğinden ve bu dünyada başlarına gelen iyi ya da kötü herşeyin kendilerinin denenmeleri için yaratıldığından haberleri yoktur. Dinden habersiz oldukları için başlarına gelen olayların hikmetlerini ve içeriğini anlayamaz ve bu olaylar karşısında en sağlıklı tepki ve davranışın nasıl olması gerektiğini bilemezler. Herşeyin tesadüfler sonucu olduğunu düşündükleri için tüm hayatları güvensizlik, endişe ve stres içinde geçer. Bu yüzden sürekli bocalar, yanlış kararlar alır, yanlış tepkiler verirler. Her yaptıkları işten pişmanlık duyarlar.
Hiçbir konuda sağlıklı bir ölçüleri yoktur; iyi bir olay karşısında hemen şımarıp sevince kapılır, kendilerinden geçer, taşkın hareketler yapabilirler. Azgınlıkları, küstahlıkları ve kibirlenmeleri artar. Neşelenince şuurlarını kaybeder, küçük düşürücü, basit hareketler sergileyebilirler. Kötü bir olay karşısında da aynı şekilde kontrolsüz davranır, birdenbire her türlü acizlik ve çirkin davranışı gösterebilirler. Çileden çıkıp kendilerini yerden yere atıp, bağırıp çağırabilir, çığlık çığlığa ağlayabilirler. Öfkelendiklerinde bilinçsiz hareketler yapabilir, kötü sözler sarfedebilirler.
Bu tür tavırların yalnızca belli bir kültür seviyesinin altındaki insan kesimlerine özgü olduğu sanılmamalıdır. Din ahlakını yaşamayan toplumlarda en olgun, en kültürlü, en aklı başında görünen, "lafını sözünü bilen" diye tabir edilen kimseler bile umulmadık bir olay karşısında kontrolünü kaybedip basit, seviyesiz tavırlar gösterebilirler. Nefislerine ağır gelen, çıkarlarına ters düşen durumlarda bu tür kimselerin nasıl çirkin, saldırgan ya da aciz bir karaktere büründükleri çok sık şahit olunan bir gerçektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder